Koroner anjiyografi bir tanı yöntemidir. Kalp boşluklarının ve koroner arterlerin içinin kontrast madde (bir çeşit tıbbi boya maddesi) verilmesi sırasında “X” ışınları kullanılarak hareketli filmlerinin çekilmesidir. Koroner damarların yapısını en iyi gösteren tanı aracı koroner anjiyografidir. Elde edilen veriler çoğu hastada tedavi stratejisinin seçimi için temel belirleyici olmaktadır. Seçilecek tedavi stratejileri, koroner tedavi edici girişim (koroner balon anjiyoplasti, koroner stent uygulamaları vb.), koroner by-pass cerrahisi ya da ilaçlı tıbbi tedavi yöntemlerinden biri olabilir. Bazen koroner arterler normal bulunabilir ve herhangi bir tedavi gereksinimi olmayabilir. İşlemin başarı oranı %99’un üzerindedir.
Koroner anjiyografi öncesi hastanın 4-12 saat aç kalması gereklidir. Gereğinde sakinleştirici bir ilaç uygulanır. İşlem çoğunlukla kasık atardamarından, seyrek olarak önkol veya kol atardamarından yapışır. İşlemin yapılacağı kasık, kol veya önkol bölgesi hastaneye gelmeden önce kıllardan arındırılmalıdır. İşlem öncesinde bu bölge iyotlu bir sıvı ile mikroptan arındırılmak üzere iyice silinir, uyuşturulur ve bu bölgedeki atardamara kanül yerleştirilir (giriş yolu açılır). Plastik benzeri maddeden yapılmış ince bir boru (kateter) ile kalp boşluklarına ulaşılıp basınç kaydı yapılır; kontrast madde verilerek koroner arterler görüntülenir ve film kayıtları alınır.
İşlem 20-30 dakika kadar sürer. İşlem tamamlandıktan sonra kasıktaki kanül çıkartılır ve 15-20 dakika süre ile bu bölgeye bası yapılır. Kanamanın durduğu görüldükten sonra oldukça sıkı bir bandaj ile kapatılır. İşlemden 24 saat sonra hastanın günlük yaşamına dönmesine izin verilir.
Koroner anjiyografi, kardiyoloji eğitimi almış ve bu konuda deneyim sahibi olan kardiyolog, deneyimli hemşire, bu konuda eğitilmiş teknisyenin oluşturduğu ekip tarafından, yeterli donanımı olan, radyasyon güvenliği sağlanan, tercihen kardiyovasküler cerrahi desteği olan hemodinami laboratuvarlarında yapılır.
Koroner anjiyografi, koroner arter hastalığı riski olan hastalara yapılır. Bu hastalar, kalp kökenli olma ihtimali yüksek, göğüs ön bölgesinde sıkıştırıcı ve/veya yanıcı karakterde, bazen sol veya her iki omuza yayılan, genellikle yürümek, iş yapmak gibi efor sarfıyla ortaya çıkan, istirahatle birkaç dakikada geçen, bazen de aynı nitelikte ama istirahatle ortaya çıkan ve ancak ilaçlarla kontrol edilebilen ve daha da uzun sürebilen ağrı yakınmaları olan kişiler olabilir. Bu tip yakınmaları olan hastalarda genellikle koroner arter hastalığına yol açan risk faktörleri vardır. Bu risk faktörleri, sigara kullanımı, kan yağlarının yüksekliği (LDL kolesterol), diyabet, hipertansiyon, ailede erken yaşta kalp damar hastalığı varlığı, yaş, erkek cinsiyet olabilir. Koroner anjiyografi bazı hastalar için acil şartlarda vazgeçilmez bir tanı yöntemidir. Kalp krizi geçirdikten sonra ve göğüs ağrısı devam eden veya kalp yetersizliği ortaya çıkmış hastalara, ani kalp ölümü ile başvurup başarılı bir canlandırma işlemi ile yaşama tekrar geri döndürülen hastalara, daha önce balon ve/veya stentleme ile koroner damarlarına müdahale edilmiş veya koroner arter by-pass cerrahisi ile yeni damar köprüleri kurulmasına rağmen ağrıları tekrarlayan ya da kalp krizi geçiren hastalara koroner anjiyografi öncelikle yapılır. Amaç tıkanmış olan damarı erkenden tespit edip, sonraki tedavi yöntemini erkenden belirleyerek hastanın karşılaşabileceği hayati riskleri olabildiğince azaltmaktır.
Koroner anjiyografi sırasında veya hemen sonrasında, nadir olmakla birlikte, işlemle ilgili sorunlarla (komplikasyonlarla) karşılaşılabilmektedir. Koroner anjiyografi işlemi sonrasında seyrek olarak işlem yapılan damar bölgesinde ağrı, hafif şişlik ve morarma olabilmektedir. Ancak, işlem bölgesinde onarım gerektirecek komplikasyonların olma olasılığı %2’dir. Nadiren inme (felç) ve miyokard infarktüsü meydana gelme ihtimali vardır. Deneyimli laboratuvarlarda bu olayların ortaya çıkma sıklığı 1000’de 2 civarındadır. Hayati riskin ise 1000’de 2’den düşük olduğu bilinmektedir. Bunlar dışında oluşabilecek bazı komplikasyonlar (acil cerrahi, kalp damarlarında ve boşluklarında delinme, ağır allerjik reaksiyona bağlı tansiyon düşüklüğü, bazı ritm bozuklukları, geçici kalp pili gereksinmesi vb) çok nadir de olsa görülebilmektedir. Kasık bölgesine kanül yerleştirilmesi sırasında veya girişim sonrasında kanülün kasıktan çekilmesine bağlı olarak hissedilen ağrı sebebi ile “vagal reaksiyon” adı verilen geçici tansiyon düşüklüğü ve soğuk terlemeyle seyreden reaksiyonlar oluşabilmektedir (%2). Sayılan bu tür komplikasyonların çoğunun tedavi ile telafi edilmesi imkânı vardır. İşlem sırasında kullanılan ilaçlara bağlı olarak, özellikle de iyotlu kontrast maddeye bağlı olarak böbrek yetersizliği ortaya çıkabilir. Böbrek yetersizliği ortaya çıkan hastaların çoğunda yetersizlik düzelmekle beraber nadiren hastaların daha sonraki hayatlarında diyaliz tedavisi almaları gerekebilir.